13 Şubat 2014 Perşembe

SESLENİŞ

İçimdeki şu sızı
Öğleden sonra da aynı yerinde.
Şu etrafta olup bitenlerin farkına varmak
Varıp bendekiyle karşılaştırmak
Bakmak sonra
Ne kadar da cılız Tanrım!
Bahsetmekten utanç duyduğum
Bahsetmesem vitrindeki hatıra çiniler gibi kırılmaya hazır
Kırılıp binlerce olmasınlar diye konuşuyorum.
Yoksa şu köşede bir çocuk ağlıyor.
Yasakladım tüm melodileri kendime
Buzdolabının olmadığı bir gariban evinde
Mutfağın en soğuk köşesinde duruyorum
Bakmak istiyorum buradan
Nasılsın ey sızım!
Bugün yine sağırsın
Beni, bir dur, bir dinle.
Biraz utanç duy lütfen
Limon çekirdeği gibi kokuyorsun
Rengin sarhoş bir yıldız
Tadın var ettiğinden başka.
Bak, genç bir adam orada çığlık atıyor
Kör bir kadın yaya yolunu kullanmaya çalışıyor
Körpe bir kız ilk adetini gördü
Kadınlığın dışlanmışlığına adım atıyor.
Büyümeye hakkın yok senin
Beş karış sonra toprağından
Korkuyu masal diye anlatan annelerin tütün kokulu dudakları titriyor.
Sen burada bir kestanenin
Üstelik hiç sevmediğin
Senin yiyebildiğin ama başkasının yenilebileceğini bile bilmediği
                                                                                          bir kestanenin
Artık bütün kestanecilerden nefret ettirmesine kızıyorsun.
Sızım!
Radyasyon, hormonlu besinler arasındaki yarışından
Mağlup gelen!
Biraz nefes al yalvarıyorum!
Tamam bu beden senin
Hiç uyuşamadığım bu eller
Başkasında daha güzel durabilecek bu burun
Sürekli içe basan bu ayaklar
Hepsi senin.
Ben seninle yaşamayı
Sızım
Beceremiyorum.

Firuze

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder